Dokuma sektörünün beklentisi ‘koruyucu tedbir’
İstanbul Dokuma ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, “Türkiye’de üretilmeyen ürünler için Dahilde İşleme Rejimi uygulanmalıdır. Pamuk ipliği ve kesikli elyaf ipliğine uygulanan ek gümrük vergileri en az yüzde 20’ye getirilmelidir. Üretim dengelerinin bozulmaması için menşe sapmalarının dikkatle incelenmesi gerekmektedir. “Rakip ülkelerimizle imzalanan STA’lardan tekstil sektörü çıkarılmalı, gelişmiş ülkelerle STA’lar imzalanmalıdır.” dedi. Bu zorlu sürecin Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle aşılacağına inandıklarını belirten Ahmet Öksüz, “Sektörümüz bu yakın temas sayesinde Türk ekonomisine değer katmaya devam edecek.” söz konusu.
İstanbul Dokuma ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) yönetimi, İTKİB Fuarcılık A.Ş.’yi kurdu. İTHİB adına. tarafından düzenlenen Texhibition İstanbul Kumaş ve Dokuma Aksesuarları Fuarı’nda sektörün sorunlarını ve gelecek hedeflerini anlattı. Hazır giyim sektörüyle birlikte 31,2 milyar dolarlık ihracatla Türkiye’nin 2’nci büyük ihracatçı kolu olduklarını belirten İTHİB Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, “En çok döviz girdisi sağlayan sektörüz” dedi. Türkiye’nin dış ticareti yaklaşık 20 milyar dolar değerinde. Hazır giyim sektörüyle birlikte 82,4 milyar dolarlık üretim değeriyle imalat sanayinde ikinci büyük üretici konumundayız. Türkiye dünya ihracatından yüzde 1 pay alırken, dokuma sektörü olarak biz yüzde 3,4 paya sahibiz. 2022 yılında bu oran yüzde 2,8 oldu. Dünyanın en büyük beşinci tekstil ihracatçısı, AB’nin ise ikinci büyük tedarikçisiyiz. Bu bilgi sektörümüzün büyüklüğünü ve ülkemize kattığı değeri açıkça ortaya koyuyor” dedi. söz konusu.
İÇ İŞLEM REJİMİNDE SINIRLANDIRMA TALEBİ
Bu kadar büyük bir daire olarak son dönemlerde yaşanan bazı aksaklıklardan bahsetmek istediğini belirten Ahmet Öksüz, “Dünya zor bir dönemden geçiyor. Özellikle pandemi sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmelerin etkileri halen devam ediyor. Küresel ölçekte talebin daralması, üreticileri ve ihracatçıları zorluyor. Böyle bir dönemde özellikle ithalatta artış yaşanıyor. Daralan talep ve artan ithalata karşı çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu bağlamda herhangi bir aksiliğin yaşanmaması adına Texhibition fuar ve uluslararası pazarlama faaliyetlerimize önem veriyoruz. Orta Vadeli Program’da yer alan İç Süreç Rejimi’nin yeniden değerlendirilmesi adımını çok değerli buluyoruz. Türkiye’de üretilmeyen ürün kümeleri için İç Süreç Rejimi kullanılmalıdır. Türkiye’de üretilen ürün gruplarında piyasa istikrarını bozacak şekilde kullanımının önüne geçilmesi amacıyla İç Proses Rejimi uygulamasına kısıtlama getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
PAMUK VE YOK OLAN LİF İPLİK İTHALATINA EK GÜMRÜK VERMESİ
Tekstil sektörünün 2023 Ağustos ayında kapasite kullanım oranı en çok düşen sektör konumunda olduğunu vurgulayan Ahmet Öksüz, “Dokuma sektörü 2022 yılı Temmuz ayında yedinci sırada yer alırken, 2023 yılı Temmuz ayında 22. sıraya geriledi. İplik sektöründe kapasitenin yüzde 50 civarında olduğu biliniyor. Tesislerimizin günlük ortalama 20 ton kapasiteye sahip olduğu dikkate alındığında günlük 216 tesisin üretimine eşdeğer iplik ithalatı yapılmaktadır. Günlük 68 tesisin üretimine eşdeğer pamuk ipliği ve kesikli elyaf ipliği ithal edilmektedir. Dokuma sektörünün özellikle pamuk ipliği ürün grubunda ithalat baskısıyla karşı karşıya olduğu görülüyor. Pamuk ipliği sadece dokuma sektörünü değil aynı zamanda pamuk sektörünü de doğrudan etkilemektedir. Dünya pamuk devleri ABD ve Brezilya’nın pamuk ipliği vergi oranları Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin pamuk ipliği ihracatı 1,3 milyar dolar, ithalatı ise 200 milyon dolardır. Türkiye’de pamuk ipliği ve kesikli elyaf ipliği ek gümrük vergilerine karşı en az korunan sektörlerdir. Bu nedenle pamuk ipliği ve kesikli elyaf ipliğine yönelik ek gümrük vergilerinin en az yüzde 20’ye güncellenmesi gerekiyor.” dedi.
‘ZOR DÖNEMİ BAKANLIĞIMIZ İLE İŞBİRLİĞİ İLE ATLAYACAĞIZ’
Tekstil bölümünün dış ticaretiyle her zaman Türkiye için gurur kaynağı olduğunun altını çizen Ahmet Öksüz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak dokuma bölümümüz maalesef 2022 yılında dış ticaret açığı vererek ithalatçı konumuna düştü. İthalat baskısı Uzak Doğu Asya ülkelerinden ülkemize gelmesi veya menşe sapmaları üretim istikrarını olumsuz etkilemektedir. Türkiye’ye ihraç edilen damperli ürünler bölümümüzün üretim istikrarını bozmakta ve şubenin üretim kapasitesinin atıl kalmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda sektörün üretim maliyetlerinin daha rekabetçi düzeye çıkarılması en önemli öncelikler arasında yer alıyor. Bakanlıklarımızdan beklentimiz, ithalata karşı acil önlem alınması ve milyarlarca dolarlık yatırımla oluşturulan istihdam ve üretim kapasitemizin korunmasıdır. Özellikle cari açıkla mücadele eden ülkemizin, sektörümüzün üretim altyapısını iyi kullanması gerektiğine inanıyoruz. Menşe sapmaları sadece departmanımızın güçlü üretim altyapısına zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda devletimizin vergi kayıplarına da neden oluyor. Bu kapsamda üreticilerimizi dampingli ürünlere karşı korumak amacıyla ithalatta mal tespiti ve özellikle yerli üretim ürünlerin ithalatında İç Proses Rejimi uygulanmaması yönünde taleplerimiz var. Bu süreçte firmalarımızın dumping fiyatlarıyla mücadele için korunmaya ihtiyaçları var. Bu kapsamda Ticaret Bakanlığımızla birlikte tüm menşe sapmalarını ve dampingli ürünleri yakından takip ediyoruz. Her zaman olduğu gibi bu zor günleri de Bakanlığımızla yakın işbirliğimizle aşacağız. Bu yakın temas sayesinde departmanımız Türkiye ekonomisine değer katmaya devam edecek” dedi.
‘TİCARİ SAPMALAR DİKKATLİCE İNCELENMELİ’
Ayrıca Ahmet Öksüz, Ticaret Bakanlığı’ndan özellikle Gümrük Birliği ve Türkiye Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) yoluyla yapılan ticaret sapmalarının yeterince incelenmesini talep ettiklerini vurgulayarak, şöyle konuştu: Dokuma sektörünün bu anlaşmanın dışında tutulması beklentilerimiz arasında yer alıyor. ülkelerle yapılması planlanan STA’lar. Bu bağlamda sektörümüzün talebi gelişmiş ülkelerle STA kurulmasıdır. Fas ve Tunus’un sektörümüz için geçerli olması nedeniyle mevcut STA’ların gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye’nin gerçekleştirdiği STA’larda Güney Kore ve Malezya sektörümüzün dezavantajını ortaya koyan en önemli örneklerdir. Özellikle Güney Kore ve Malezya’dan yapılan ithalatta ticareti saptırarak tedbirler etkisiz hale getiriliyor ve STA nedeniyle gümrük vergileri ortadan kalkıyor. “İmzalanan STA’nın ardından Güney Kore’nin Türkiye’nin toplam dış ticaret açığındaki payı yüzde 5,6’dan yüzde 7,3’e çıktı.” İfadelerini kullandı.